COVID-19 salgını, izolasyon halinde yaşadığımız bu zor dönemde uzaktan çalışma modellerini hayatımıza getirdi. Başlangıçta birçoğumuz bu durumun geçici olduğunu düşünsek de, bu temel değişikliklerin çoğu muhtemelen kalıcı olacak. Kurumsal işletmeler, normalleşme dönemi için hibrit çalışma yöntemlerini değerlendirmeye şimdiden başladı. Zira dijital dönüşümün önünü açtığı platformlar, bu süreçte birincil iletişim araçlarımız olabileceklerini kanıtladılar.
Çalışma biçimlerindeki bu keskin dönüşüm, çalışan mutluluğunu ve üretkenliği de ciddi anlamda etkiledi. Dolayısıyla yöneticiler, home office çalışma sürecinde çalışan bağlılığını ve moralini yüksek tutmanın peşine düştüler. Deloitte’in 2020 İnsan Sermayesi Trendleri raporunda da, ankete katılanların %96‘sı çalışan refahını sağlamanın işletmelerin sorumluluğu olduğunu söylüyor. Çünkü kolektif olarak hayatımıza dahil olan koronavirüs krizinde çalışan refahının bozulması, artan kaygı, zorunlu izolasyon ve aidiyet duygusunun yitirilmesi gibi durumlar işletmelerde tekrar eden temalar olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşılık, Y ve Z jenerasyonlarının %60’ından fazlası uzaktan çalışma seçeneğini tercih ediyor. Bu süreçte ayrıca ortalama iş gününün 48,5 dakika uzadığını da eklememiz gerekir.
Dolayısıyla bu süreçte de en önemli görev, insan kaynakları (İK) departmanlarına düşüyor. Çünkü aslında her koşulda başarıyı yakalamanın anahtarı, çalışan mutluluğunu şirket kültürünün merkezine yerleştirmek. Biz de bu yazıda yeni iş modellerine hazırlanan iş ekosisteminde verimli çalışmanın ve çalışan mutluluğunu sağlamanın yollarını mercek altına aldık.
COVID-19 salgını, 2020 yılı boyunca küresel işgücü piyasalarını derinden sarstı. Milyonlarca insan işten çıkarıldı ve diğerleri hızlı bir şekilde evden çalışma pratiklerine adapte olmak durumunda kaldı. Bununla birlikte iş dünyasının ve tüketicilerin eğilimlerinin yörüngesi de değişti ve hepimiz yeni çalışma biçimlerini hızla benimsemek durumunda kaldık. Bugün, uzaktan çalışma biçimleri ve sanal toplantılar, pandeminin zirvesine göre daha az yoğun olsa da, hala hayatlarımızın içinde yer alıyor. Ayrıca özellikle fiziksel yakınlığı yüksek ve operasyonel verimlilik gerektiren işlerde otomasyon ve yapay zekanın da yükselişine tanık olduk. Dolayısıyla zorunluluktan benimsediğimiz bu çalışma biçimleriyle birlikte, uzak gelecekte olmasını beklediğimiz yenilikler hayatımıza dahil olmuş durumda.
Bugün, tünelin ucundaki ışığı görmeye başladığımız noktada, bu ivmenin hız kesmeyeceğinin de farkındayız. Artık “yeni normal”e, yani geleceğe bakmanın zamanı geldi. Önümüzde işletmelerin yeni normalin işgücü ve işyeri için ne anlama gelebileceğini tanımlayacağı bir süreç var. Bu süreçte işletmeler başarıyı yakalamak için, sadece işe geri dönüşü planlamaya değil, aynı zamanda COVID-19’un yeniden tanımladığı içgörü ve yetenekleri benimsemeye odaklanmalı. Gözden kaçırılmaması gereken en önemli şey ise, halihazırda zor bir dönemden geçen çalışanlara verilecek önceliğin şart olduğu. Zira bu dönemde değişmek zorunda kalan iletişim biçimleri, çalışan verimliliğini zorlu bir sınavdan geçirdi. Peki pandemi ve pandemi sonrası yeni normale adım attığımız bu dönemde başarılı bir dijital iletişim kurarak üretkenliği arttırabilir miyiz? Çalışan mutluluğunu sağlamanın yolları neler?
Salgının, işletmelere işyerini yeniden tasarlama gücü verdiğine ve onu optimize etmek için fırsatlar yarattığına şüphe yok. Ama aslında çalışan bağlılığı ve elde tutma söz konusu olduğunda çalışanların nerede ya da nasıl çalıştığı değil, çalışan deneyimi önemlidir.
Çalışanlar da kriz döneminde her şeyden önce güvence ve rehberlik için yöneticilerine bakıyorlar. Bu noktada hedeflerin netleştirilmesi ve düzenli geri bildirimler, bireylerin ve ekiplerin üretkenliğini artırmaya yardımcı olabilir. Bu, hem uzaktaki hem de yerinde çalışanlar için, işgücünün bugünü ve yarını için geçerli. Ancak çalışan mutluluğunu sağlamakta sürdürülebilir başarıyı yakalamak için, doğru iletişim biçimleri işletme kültürünün merkezinde yer almalı. Bu noktada çalışanlarınızla doğru kriz iletişimi kurarak onlara öncelikli olduklarını hissettirebileceğiniz yöntemlere bir göz atalım:
Herkesin yeni bir çalışma moduna uyum sağladığı bir dönemdeyiz, dolayısıyla çalışanlar kendileri için neyin önemli olduğunu anlamaya devam ediyor. Bununla birlikte işletmelerin de nerede daha etkili ve üretken olabileceklerini anlamaları gerekir. Bunu sağlamanın en iyi yollarından biri de bir çalışan dinleme stratejisi oluşturmak ve düzenli anketler yapmaktır.
Çalışanların üstleriyle iletişim kurabilmesinin en önemli kriterlerinden biri de hiyerarşinin engellerini ortadan kaldırmak. Bu sayede tüm çalışanların yöneticilerle kolaylıkla iletişim kurabileceği açık bir çalışma ortamı yaratılabilir.
İşgücüne yatırım yapmak, çalışanların, özellikle de en çok ihtiyaç duydukları anlarda yanlarında olduğunuzu bilmelerini sağlamayı içerir. Dolayısıyla bu dönemde işletmelerin, işe dönmesi gereken çalışanları desteklemeye ne kadar hazırlıklı olduğunu göstermesi gerekir. Şirketin durumuna dair doğru bilgilendirilmeli ve her zaman gelişmelerden haberdar olmalılar.
Çalışanlara nasıl hissettiklerini sormak ve onları nasıl destekleyebileceğinize dair öneriler almak bu noktada çok önemli. İzin, mesai, sosyal haklar, esnek çalışma saatleri veya işyeri kültürünün diğer taraflarında onların da isteklerine kulak vermek gerekir.
Çalışanları şirket kültürünün kalbine yerleştirmek ve kariyer fırsatları için gelişimlerine yatırım yapmak, doğru bir ilişkinin anahtarı olacaktır. Tüm çalışanlara eşit mesafede durarak, daha geniş sorumluluk ve yetki alma konusunda adil bir tutum benimsenebilir. Sertifika programları, iş başında eğitim, kişisel gelişim girişimleri, mentorluk ve rehberlik gibi kariyer gelişimi için gerekli eğitim ve araçları sunmak, onların bağlılığını artıracaktır.
Teknoloji, iş sürekliliğini ve dayanıklılığı artıran çevik bir işgücü oluşturmada önemli bir rol oynar. Şirketlerinin teknolojik altyapısından memnun olan çalışanların, genel çalışan deneyimlerinden de memnun olma olasılıkları altı kat daha fazla. Dolayısıyla hem genel iş süreçleri ve hem de etkin iletişim olanakları için teknolojiye yatırım yapmak, yeni normale hazırlanırken işletmelerin önceliklerinden olmalı.
Karşılıklı saygının merkezde olduğu ve gereksiz çatışmalardan sıyrılmış etik bir çalışma ortamı yaratmak ve ortak bir vizyonla hareket etmek, çalışan mutluluğu için olmazsa olmaz. Huzurlu bir çalışma ortamının anahtarının tarafsız bir yaklaşımla çalışanları dinlemek, onların fikir ve önerilerini dikkate almak olduğunu da unutmamak gerekir.
İçinde bulunduğumuz kriz ortamında tüm işletmeler, aslında köklü değişiklikler yapma fırsatına sahip. Uzun vadede çevik bir iş ekosistemi oluşturmak için işgücü ve işyerinin doğasını yeniden düzenleyebiliriz. Bunun için liderlik yeteneklerine, işbirliğine ve inovasyon oluşturma hedefine odaklanarak fiziksel ve dijital ortamı yeniden tasarlayabilir, güven kültürü oluşturmasını sağlamak için tüm işgücünün gelişebileceği huzurlu bir çalışma ortamı yaratabiliriz. Biz de MBIS olarak, pandeminin başından itibaren çalışanlarımızın isteklerine kulak verdik ve uzaktan çalışma biçimini benimsedik. Çünkü çalışanlarımızın sağlık ve mutluluğunu öne koyan, şeffaf, gelişimi destekleyen, insanı ve iletişimi merkeze koyan huzurlu bir çalışma ortamının yarattığı farka inanıyoruz. Siz de hızla büyüyen genç ve dinamik MBIS ekibine katılın, kariyer yolculuğunuzda birlikte ilerleyelim.
SAP S/4HANA® Cloud, SAP® tarafından piyasaya sürülen en son akıllı ERP modelidir. Bu model, akıllı ERP teknolojisinde bir atılım olan...
Devamını OkuOnline alışverişin hayatımıza girmesi, markaların müşterileriyle daha önce hiç yapamadıkları yollardan etkileşim kurmasının önünü...
Devamını OkuS/4HANA günümüzde en sık karşılaştığımız ERP çözümlerinden biri. Eskiden SAP ERP yaklaşımı veri tutmak ve bu verileri raporlamak...
Devamını Oku